ARAMALARINIZI BURDAN YAPABİLİRSİNİZ

Google
 

HÜRRİYET SON DAKİKA HABERLERİNE BURDAN ULAŞABİLİRSİNİZ

17 Eylül 2008 Çarşamba

ATATÜRK TÜRK MİLLİYETÇİSİ DEĞİLDİ

ATATÜRK ve dolayısıyla Kemalist ideoloji “Türk Milliyetçisi” değildir.Kemalizm’in “Milliyetçilik” ilkesi “Ulus”a/Ulusçuluk’a dayanır.Ulus = Millettir deniliyor ya! …Yok böyle bir şey!.Ulusçuluk = Kemalist anlamda Milliyetçilik,olarak ele alınabilir. –Burası tamam!-Fakat bu bizi kesinlikle Ulusçuluğun ;“Ulusçuluk = Türk Milliyetçiliğidir”, anlamında da ele alınabileceği sonucuna götürmez Moğolca’dan dilimize kazandırılan “Ulus”;“Moğol imparatoruna (devletine) tabi olan halklar, kabileler (milletler) birliği” demektir.Buna göre “Türk Ulusu”nun tanımı ; Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı halklar,milletler birliğidir. Yani bu tanımın anlamı, hani şu içimizdeki bir çok kişinin bunu işittiğimizde ayağa fırladığımız ve öfke ile karşıladığımız;“Halkların kardeşliği” deyimi var ya! İşte bire-bir böyle bir birliği ve kardeşliği dile getirir.

15 Eylül 2008 Pazartesi

PAŞA PAŞA YARGILANMALISINIZ, HATTA BU YILDÖNÜMÜNDE BAŞLAMALI DAVA...

Tam 28 yıl önceydi, 12 Eylül 1980 gününün sabahı tank sesleriyle uyandı Türkiye halkları. Sıkıyönetim ilan edilmişti. sendikalar,kitle örgütleri yani muhalif anlamda ses çıkartabilecek, hak arayabilecek, yaşam hakkı için taleplerde bulunabilecek ne kadar kurum, kuruluş, örgütlenme varsa yasaklandı, yüzbinlerce insan hapislere atıldı, işkenceden geçirildi, vuruldu. Emniyet şubeleri acı seslerle inliyor, gözaltında kayıplar artıyor, kimseden haber alınamıyor, gözaltındaki insanlarda yitip gidiyordu. Bu baskı ve şiddet Kenan Evren'in 'asmayalım da besleyelim mi '? sözünün ardından artarak devam ediyor,insanlar öldürülüyor du. Adil yargılanmak bir yana yargılanmak bile lüks sayılıyordu. yargılanmak ise 7-8 yıl sonra bile olabilirdi. Ülkenin dört bir köşesini cezaevleriyle donattılar, siyasi tutukluları, düşünemeyen, kimliksiz, değersiz kişiler haline getirmek için akıl almaz işkence ve baskı yöntemleri uyguladılar. Metris, Mamak, Diyarbakır gibi büyük cezaevlerinde yaşananlar ise tam bir vahşetti.

Yani sonuç olarak söylemek gerekirse sermayenin, emperyalist hegomanyanın önündeki tüm engeller kaldırılmış, generaller,sermayed
arlar yani emperyalizm, yani IMF krallığını ilan etmiştir. Grevler yok, söz hakkı yok buna karşın zam zulüm..ve emperyalist talana kapıların sonuna kadar açılması.

12 Eylül faşizmi emek hareketinde de büyük tahribat yaratmış, DİSK, TÖB-DER gibi benzeri, devleti rahatsiz eden bütün kurum ve kuruluşların kapısına kilit vurulmuş, öncü kadrolar tutuklanıp yargılanmışlardır.12 Eylül 1980' den 1984 yılına kadar grevler ve grev dışı eylemler durmuş, DİSK hakkındaki açılan kapatma davası sonuçlanmış 264 sendikacı ve temsilcileri hakkında 5 yıldan 15 yıla kadar değişen çeşitli hapis cezaları verilirken 28 sendika kapatılarak tüm mal varlıklarına el konulmuştur.

12 Eylül faşizmini 12 mart faşizminden ayıran özellik kendisine karşı toplumsal muhalefetin gereği gibi direnememesidir. 12 Mart döneminde Deniz'lerin, Mahir'lerin devrimci direnişi toplumsal muhalefet üzerinde tarihsel bir rol oynarjen, 12 eylül döneminde ise genel olarak teslimiyet yaşanmış, 12 eylül öncesi yüzbinleri hareketlendiren, sokağa döken devrimci siyasal yapılar,gruplar 12 eylül'de adeta yokolmuşlardır. Darbe sonrası ,devrimci sol yenilgi yaşamış olduğu halde bu yenilgiyi değerlendirip bundan dersler çıkarıp, ideolojik, politik, örgütsel duruş belirliyememiş ve hala gündemi belirleyecek gücü oluşturamamıştır.

Bugün 12 Eylül karanlığı farklı biçimlerde de olsa devam etmektedir. Demokrasi dışı arayışlar, çeteciliği, gericiliği, emek ve kürt karşıtı politikaları besleyen ana kaynak 12 eylül faşist darbesi ve sömürgeci devlet politikasıdır.AKP iktidarı ekonomimizi uluslararası sermayenin çıkarlarına teslim ederken, emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarıda kötüleşmeye devam etmektedir,

Ve; aradan 28 yıl geçmiştir......Bu yüzden 12 Eylül ile hesaplaşmadan demokratikleşme mümkün değidir.

Macide Şimşek